Sosyal Fobi Tedavi Edilmezse Ne Olur
Sosyal Kaygı Bozukluğu Nedir?
İzmir Sosyal anksiyete bozukluğu olarak da bilinen sosyal fobi, kişiyi eleştirilme, yargılanma gibi endişelerle, kişinin bir hata yapacağını düşünmesine veya rezil olmaktan korkmasına sebep olmaktadır. Sosyal fobide kişi başkaları tarafından sürekli izlendiğini düşünür ve hata yapmaktan korkar. Bu durum kişide utanç ve daha fazla korkuya neden olur. Bu artan korku ve utanç karşısında da kişi ya bu sosyal durumdan uzaklaşmayı seçer ya da onu zorlayacak da olsa kabullenmeyi seçer.
Korku ve kaygı olayın daha da kötüleşmesine sebep olabilir ve durum kişi için kötü bir deneyimle sonuçlanabilir. Ayrıca gerçekleşmemiş olaylarla ilgili kurulan düşüncelerden dolayı da kişi yoğun bir şekilde rahatsız hissedebilir. Fakat bu kişilerin genellikle tek bir korkusu yoktur. Bu insanlar için başkaları önünde yazı yazmak, yemek yemek, dikkat odağı olmak, başka insanlar varken çalışmak, insanlarla etkileşime girmek sosyal fobisi olanların başlıca kaçındığı durumlardır.
Sosyal Kaygı Bozukluğunda Belirtiler
Sosyal fobisi olan insanlar elbette bir şeylerin ters gittiğinin farkında olmalarına rağmen bu durum onların gözünde bir hastalık belirtisi olarak algılanmaz. Sosyal fobisi olan insanlar korkulan durumlar karşında belli bir takım fiziksel tepkiler gösterir.
Yüz kızarması, terleme, mide ve bağırsaklarda düzensizlik, ağız kurluğu ve nefes darlığı bu fiziksel tepkilerin başında yer alır. Bunların yanında ise kişi kafasından bir takım olumsuz düşüncelerle baş etmektedir. Kendinin yetersiz, güçsüz, çirkin olduğu, sürekli mükemmel olması gerektiğini düşünür. Tüm bu düşünceler ve fiziksel tepkiler kişide kaygıyı arttıracak ve bulunulan ortamı terk etmeye veya kaçınmaya yöneltecektir.
Sosyal Kaygıya Ne Sebep Olur? Nasıl Anlarız?
Sosyal anksiyeteye şu ana kadar bilinen üç ana sebep bulunmaktadır. Psikolojik, biyolojik ve çevresel. Öncelikle biyolojik açıdan ele alırsak sosyal kaygı bozukluğu, seratonin hormonunun dengesizliğiyle ilişkilidir. Seratonin sinir hücreleri arasında haberleşmeye ve beynin bilgi işlemesine yardımcı olan bir bileşendir. Doğal olarak bu hormonun dengesizliği gelen veriyi beynin yanlış değerlendirmesine sebep olacaktır.
Psikolojik açıdan baktığımızda ise geçmiş deneyimlerimizdeki utanç verici ve/veya bizi küçük düşürücü olaylar yer almaktadır çoğunlukla. En son çevresel açıdan baktığımızda da diğer insanların tecrübelerinden yola çıkarak “eğer bu başaramadıysa ben hiç yapamam” gibi bir algı geliştirmemiz de söz konusu. Tabi bunun yanında aşırı koruyucu ebeveynlerle yetişmiş kişilerin dış dünyaya daha korkarak yaklaşması kişide sosyal bir fobiye dönüşebilmektedir. Seratonin dengesizliğini göz önüne alırsak sosyal fobinin güçlü olmasa da bir kalıtsal geçmişi olabilir.
Eğer akrabalarınız içinde sosyal fobik birisi varsa sizde de bu rahatsızlığın görülme olasılığı artmaktadır. Ancak bu sizin doğar doğmaz sosyal fobiyle baş etmeniz gerekeceği anlamına gelmez. Yaşayacağınız küçük düşürücü veya örseleyici bir olay bir tür tetikleyici görevi görebilir ve bu ana kadar herhangi bir sorun yaşamamış olan kişi bu ve buna benzer olayların bıraktığı etkilerle kendini sosyal anksiyeteyle baş etmeye çalışır bir halde bulabilir.
Peki bunu nasıl tespit edebilir? Aslında yukarıda da belirttiğimiz gibi kişiler zaten bu durumun farkındalar ama bunun bir hastalık veya sorun olduğunu düşünmemekteler.
Bunun için geliştirilmiş Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği testi bulunmaktadır. Bu test sosyal kaygı bozukluğu olan kişilerin korku ve kaçınma düzeylerini belirmek üzere hazırlanmış bir ölçektir. Bu ölçek psikopatoloji alanında uzman psikolog tarafından değerlendirilebilir. Asıl uygulama alanı sosyal kaygı bozukluğu olan kişiler olsa da sağlıklı bireylerde de tarama amacıyla kullanılabilmektedir.
Toplamda yirmi dört madde yer alır ve hastayla görüşme esnasında ölçek üzerinde doldurulur. Ardından her bir durumun kişide ne şiddette korku ve kaçınmaya sebep olduğu değerlendirilir. Bu test sonuçları bize tıbbi açıdan kesin bir bilgi vermez ve tanı koymak için de yetersizdir ancak kişinin bu durum üzerindeki farkındalığını arttırmak için oldukça işe yarardır.
Bunun yanı sıra böyle bir rahatsızlığınız varsa en önce doktorunuza gidip şikayetinizi belirtmelisiniz. Doktorunuzun yapacağı değerlendirme sonucu eğer ortada herhangi bir fizyolojik sorun yoksa bir psikologdan yardım alınmalıdır. Psikoloğun yapacağı size özel dizayn edeceği testlerle sosyal anksiyetenizin olup olmadığı anlaşılabilir.
Sosyal Kaygı Tedavisi Nasıl Oluyor?
Sosyal fobisi olan kişiler için ilaç tedavisi ve psikoterapi uygulanabilir. Elbette kişinin durumuna bazen sadece terapi görmek bile yeterli olacaktır. Lakin ilaç tedavisiyle terapiyi bir arada götürmek kişi için daha kaliteli bir sonuç ortaya çıkarır.
İlaç tedavisinde seratonin üzerine etki edecek ilaçlar kullanılır. Kalıcı yan etkileri olmayan ve bağımlılık yapmayan ancak uzun vadede etkisini gösteren ilaçlardır.
Psikoterapi de ise sosyal fobi için en çok baş vurulan yöntem bilişsel danranışçı terapidir. Peki nedir bu bilişsel terapi? Bilişsel terapide amaç kişinin düşüncelerini daha akılcı bir yöne yönlendirmektir basitçe. Kişide oluşmuş yanlış inanış ve hatalı davranış ve düşünceleri daha doğru bir yöne çekmek için uğraşılır. Bilişsel terapide psikolog, kişinin onda kaygıya sebep olmuş durumlardan kaçınmasını önlemeye çalışır.
Kişinin kaygısını tetikleyen durumlara kişiyi sıkıntıya sokmayacak tepkiler vermeyi öğretir. Bu terapi modelinde her hafta uygulanabilecek gevşeme eğitimleri, sosyal beceri eğitimleri, uzman psikoloğun belirtileri daha iyi anlamasına yardımcı olacak rol yapma ve model alma gibi teknikler bulunmaktadır. Bunların yanı sıra aile ve grup terapisi de uygulanabilmektedir.
Bilişsel terapi sistematik duyarsızlaştırmayı da içerebilir. Kişi sistematik duyarsızlaştırmada onu rahatsız eden bu durumu hayal eder ve bu kaygı ve korkularıyla güvenli bir ortamda ve uzman psikoloğun gözetiminde baş etmeyi öğrenir. Tüm bunlara ek olarak gerçek hayatta maruz kalmaya da bırakılabilir. Bu aşamada uzman psikoloğun yardımı ve desteği ile kişi ona kaygı veren sosyal durumlarla karşı karşıya getirilir. Tüm bunların yanı sıra kişinin özsaygısını ve sosyal becerilerini geliştirmek amacıyla danışmanlık ve nefes egzersizleri gibi rahatlama tekniklerine de baş vurulabilir.
Unutmamak gerekir ki sosyal kaygı bozukluğuyla mücadele etmek için her şeyden önce bunun bir rahatsızlık olduğunu kabul etmeliyiz. Halk arasında “efendi” veya “uslu, akıllı” gibi sıfatlarla eşleştirilse de sosyal fobi kişinin günlük hayatına ve işlevselliğine zarar veren bir durumdur. Tüm bunların üstüne toplumun bu olaya bakış açısı çoğu zaman insanları tedaviden alıkoymaktadır.
Böyle bir durumla baş etmeye çalışmak için yapılabilecekler oldukça basittir. Durumun altında yatan fizyolojik sebepleri görmek için öncelikle doktorunuz yapacağı bir değerlendirme ardından gerekiyorsa ilaç tedavisi ve kesinlikle uzman bir psikologdan yardım alınarak hayatımızı normalleştirebiliriz. Bu noktada ilaç tedavisi dahi uygulansa bile psikoterapi olmadan bu durumla başa çıkmaya çalışmak kişi için durumu daha da zorlaştıracaktır.
Kısaca ortada bir problem olduğunu kabul edip bunun sebeplerini belirleyip bir uzmandan yardım alırsak hayatımızdaki bu kara bulutları savuşturmak ve güneşli günlere gülümsemek çok da uzak bir ihtimal değil.